24 Nisan 2011 Pazar

Hapkido nedir

Hapkido



İÇERİĞİ

Hapkido geniş bir yelpazede; kol ve ayak eklem kilitlemeleri, fırlatma, Her türlü ayak teknikleri, el teknikleri ile akrobatik jimnastik, eğme, bükme ve sinir noktalarına baskı tekniklerinin yanında ateşsiz her türlü silahı ustaca kullanmayı, günlük hayatta kullanılan eşyaları birer silaha dönüştürmeyi öğretir.Bir spordan ziyade meşru müdafaaya uygun bir sanat olduğunu söylemek daha doğrudur. Yaşa bağlı olmaksızın hem kadınlar hem de erkekler tarafından öğrenilebilir.

TARİHİ

Hapkido, Kung Jung Moo Yae; yani savunmanın dosdoğru yapıldığı yer anlamına gelen ve yaklasık 1000 yıllık bir tarihi olan Kore savunma sanatının filizlendiği merkezlerde oluşmuştur. Bunların önde gelenleri hanedanlık sarayları, budist tapınakları ve savunma ordusunun yetiştirildiği ordu karargahlarıdır.
Jung Moo Hapkido Kore´deki savunma sanatının aşama aşama süregelen oluşumundaki son noktadır.1000 yıl boyunca bir çok hanedanlıklar kurulup yıkılmıştır.Kore halkı süreklü barıştan yana bir tutm sergileyip savunmada kalmayı tercih etmiştir.Kore´liler zaman içinde Japonya ve Çin topraklarına küçük topluluklar halinde göç etmiş ve barış için yaşamayı amaç edinmişlerdir.Gittikleri ülkelerde savunma sanatlarını tanıtmış ve karşılıklı stil ve teknik alışverişlerinde bulunmuşlardır. Bunların sonucunda bazı savunma stilleri oluşmuş ve yaygınlaşmıştır.Kore´nin Taekyon, Hwarang Do,Hapkido ve Taekwondo sanatları,Japonya´nın Samuray sanatı ve geleneksel Çin Kung Fu´su bunun tipik örneklerindendir.
Uzakdoğu savunma sanatı bir savaşın yöntemi olmaktan çok her insan ruhunda barınan yıkıcılık ve korkaklık gibi duyguların eğitilip onura ve erdeme götüren yola (DO) doğru mesafe kaydetmektir.
Bir Samurayın ya da Kung Jung Moo savaşçısının onurlu bir ölümü ödül sayması, savunma sanatının altında yatan ruhun yansımasıdır.Yüzlerce yıllık öğretilerin ve savaşların diyalektik düşünce ve budist kökenli felsefeyle bütünleşmesinden doğan savunma ruhu, günümüze kadar Uzakdoğu’da korunmuş ve saygı görmüştür.
Savunma sanatlarında uygulanan teknikler birer dövüş kalıplarından çok ruhu ve bedeni eğiten egzersizlerdir.Bu yüzden sanat temeli kazanmış olan savaş tekniklerinin belli nefes teknikleri ve konsantrasyonlarla çalışılan meditasyon bölümleri vardır; Hapkido’da Ki-Gong gibi. Amaç düşmanı yok edip ortadan kaldırmak değil fakat ona karşı savunarak onu kazanmanın yolunu keşfetmektir.
Samuray kavramının etimolojik kökeni „ hizmet eden „ anlamına gelir. Kung Jung Moo Yae „savunmanın doğru yapıldığı yer“demektir.Çin Kung Fu’su ünlü düşünür Konfüçyus’un(Kong-Fu-Tius) ismiyle anılır.Bütün bunlar savunma sanatlarının yalnızca bedene zindelik kazandırmak ya da düşmana karşı koymak için değil fakat aynı zamanda barış için savaşmak ve savaşı barış için kazanmak amacıylada geliştirildiğini gösterir.

Taekwondo Nedir?


Taekwondo Nedir?


Mantığın dövüş sanatı olarak tabir edebileceğimiz Taekwon-Do,kelime olarak el ve ayakla yapılan vuruşların ilmi,felsefesi anlamına gelir.Bunu şöyle açıklayabiliriz.
TAE.Ayak vuruşları,
KWON: el vuruşları
Do.ise bu dövüş sanatının tatbiki esnasındaki izlenilecek yolun ve dövüşün felsefesi değerlerinin genel adıdır.Kişi istediği kadar esnek ,istediği kadar güçlü el ve ayak vuruşlarına sahip olursa olsun eğer do kurallarını uygulamıyor ve bu sporu sadece dövüş sporu olarak görüyorsa Taekwondocu sıfatı taşıyamaz.Zira taekwondo bir saldırı değil 20 yüzyılı aşkın bir zamandan beri Kore'de bağımsız olarak geliştirilmiş ve uluslararası çağdaş bir nitelik kazanmış olan savunma sporudur.Taekwondonun başlıca özelliği çıplak el ve ayaklarla rakibe karşı geliştirilen savunma tekniklerini içeren bir müsabaka sporu olmasıdır.

Taekwondonun tüm hareketleri.bu sporun düşmana karşı savunma amacıyla geliştirildiğinden bu güne kadar,savunma ruhunun eğemem olduğu bir temel üzerine kurulmuştur.Dolayısıyla bu sporu saldırı olarak kullanan kimseler bu sporun ana ilkelerinden uzaklaşırlar ki taekwondo camiası içinde yer alamazlar.Vücutlarının tüm organları ile ,kendilerini savunmak için süper tekniklerle eğitilmiş olan taekwondocuların yalnız fiziksel güçleri değil,daha da önemlisi kendilerine olan güvenleri,herkese karşı saygılı olmaları ve disiplinleri daha çok ön plana çıkar.Taekwondocu için bütün vücut bir savunma silahıdır.Saldırganları elleri yumrukları ayakları veya diğer organları vasıtasıyla kolaylıkla tesirsiz hale getirme yeteneklerine sahiptirler.


Taekwondo kişinin güven duygusunu geliştirmesi bakımından büyük öneme sahiptir.Kendine güvenen insanlar daha zayıf olanlara karşı alçak gönüllü ve hoşgörülü olurlar.Her kaba kuvvetin arkasında kişinin aslında kendi nefsini ve benliğini öne çıkarma duygusu yatar.Bazen sudan sebeplerle,korkunç cinayetlerin işlenmesinde sebep olan şey,o sebebin cisim olarak değeri değil,kişideki benliğini ispat duygusudur,
Taekwondocu bu nedenle kendini savunma ve karşıdakini bertaraf etme konusunda eğitimli olduğundan asla kendini ispata kalkışmaz. Çünkü ispatı zaten devletin verdiği diplomadır.Bu nedenle sabırlıdır.Hiç bir taekwondocunun sokak kavgalarına karıştığı ve bir kişiyi incittiği vaki değildir.Hatta basit arbedelerde taekwondocu,tokat yemeyi bile göze alır incinir ama gururu kırılmaz ve aldırmaz.Ne zaman cana kasıt olursa saldıranında iyiliği için müdahaleci olur.
Yeni başlayan bir öğrenciye doğal olarak egzersizler ve disiplin ortamı zor gelebilir. Ancak sıkı ve disiplinli bir çalışma ile sonuca yaklaşılır. Bu sürenin uzunluğu manevi yapısına göre öğrencinin sabır ve dayanıklılığının göstergesi olarak bu vasıfları kazanmasını sağlar.Başarıya ulaşmak için öğrenci sabırlı ve dayanıklı olmak zorundadır.Bunun başka alternatifi olmadığına göre,başarabilen öğrenci belki farkında olmasa da ,sabır ve dayanıklılık gibi gerçektende insanlığın ihtiyacı olan iki vasfa sahip olmuş olur
TAEKWONDO çalışmaları birkaç kısımdan oluşur.

1=poomse
2=Hyank:Temel teknik kuralları,kültür fizik, temel teknik çalışması,ellik çalışması,ikili çalışma
3=Müsabaka
4=Kırış tır.


Çalışmaya başlamadan öğrenci salona ve hocasına selam verir.
salonda 1=sessizlik 2=sigara içmemek 3=salonda uygun kıyafetle dolaşmak 4=selamlama gibi do kuralları geçerlidir.
Taekwondo akli ve ruhi beceriye dayanan,bedeni ve ruhi gelişmeyi sağlayan, her yaştaki insana hitap eden bir ahlak sporudur.
Düşünülecek olursa;eğer Do olmasaydı,katı duygu ve düşünceye sahip kişiler ki , bu insanlığın oluşundan beri vardır,öğrendikleri teknikleri ve çalışmayla elde ettikleri gücü günlük yaşantılarında hoşlanmadıkları kişilere uygulardı.Yine eğer Do olmasaydı, yetiştirilen öğrenciler toplum içinde birer patlamaya hazır bomba gibi dolaşa bilirlerdi.İşte Do'nun önemi budur.Her sporcun denetlenmesi zordur.Ancak onları yaptıkları sporu kişiye temiz ahlak üstün karakter,sabır ve dayanıklılık kazandırdığı olgusu aşılanırsa başarı elde edilir.Eğer araştırılacak olursa ,hemen hemen tüm uzak doğu sporlarının kurucusu Rahip yada Budist'tir.Demek oluyor ki TAEKWONDO sadece el ve ayakla yapılan bir dövüş değil ruhi bir motivasyondur.Erken yaşta başlanılan taekwondo çocuğun kendine güven duygusunun artmasına ,DO jank kuralları çerçevesinde toplum içinde bu saygı kültürünün gelişmesine büyük katkı sağlar.Taekwondo ,selam ile başlar selam ile biter.Sporcuda aranan en önemli nitelik saygı ve disiplindir.
TAEKWONDO NEZAKETLE BAŞLAYIP NEZAKETLE BİTER
Sporcu salona girdiğinden itibaren tüm ciddiyetiyle bayrağı ve hocasını selamlar.Aynı şekilde hocasına onlara eğilerek karşılık verir.Bu disiplin çalışma bitene kadar devam eder.Taekwondocu her zaman Adil,tarafsız,haklıdan yana ve vatanperver olarak yetişir.

Karate-Do Tarihçesi


Karate-Do Tarihçesi
Karatenin temeli ilk insansı yaratıkların hayatı idame güdüleriyle ortaya koydukları tepkileri zaman içerisinde savaşçı beceriler gibi bir çok ihtiyaç biçimlenmesinden geçmesi ile, düşüncenin somut geçekleşmeye dönüşmesi ve gerçekleşmenin tekrar düşünceye yükselmesi evriminde gelişerek, günümüzde bilinen işleyişine kavuşmuştur.
Karate tarihçileri, belirli bir düzen içerisinde talimleri yapılan ilk self defans ve karate benzeri mücadele hareketlerinin, M.Ö 2600 lü yıllarda Hindistan da çalışıldığına işaret etmektedir. İnsanlık tarihinin ortak kültürü olan bu hareketleri belirli bir düzen içerisinde sistemleştiren ilk isim J. Daruma TAİSHİ isimli bir Hintli rahiptir.Daruma M.S 520 yılında bu öğretiyi yaymak üzere Hindistan dan Çine göç eder. Üstat, vahşi doğayı gözlemleyerek biçimlediği bu temel gard, hücum ve blok tekniklerini belirli bir sistem çerçevesinde toplamayı amaçlamıştır. Daruma nın yine aynı amaçlarla kaleme aldığı -Ekkin Sutra- isimli kitapta tarihte bilinen ilk düzenli kata benzeri formları kapsamaktadır.
Zen Sekte öğretisi Çin den yaklaşık 250 yıl sonra 7. Yüzyılın sonlarına doğru japonya ya gider. Karate olgusunun bugünkü anlamını kazanmasında, asırlar boyunca Çin in işgali altında kalan Okinawa adasının büyük bir önemi vardır. 1840 yılında, Okinawa lı dövüşçülerden bir kısmı Çine giderek, 6 ayrı stile sahip (nei-chia) disiplinini öğrenirler. Okinawalıların, mücadele teknik ve bilgileri farklı olan çinlilerle, sürdürdükleri kültür alış verişi içerisinde şekillenen her stil, gerçekte modern karateyi, temellendiren önemli bir unsurdur. Adada stiller artık NAHA-TE, TOMARİ-TE ve SHURİ-TE isimleriyle belirginleşir. Okinawa karatesinin en yoğun gelişimi 1805- 1915 yılları arasında gerçekleşir.
Karatenin özel kurallara bağlanması ve bu kuralların tarihi birikimler üzerinde, bir yol bulunarak modernize edilmesi, okinawa lı karate üstadı Funokoshi Gichin tarafından gerçekleşmiştir. Funokoshi, uzun zamandır üzerinde çalıştığı ve kendisinden önce hiçbir okinawa lı karate uzmanının denemediği kitabın 1922 yılı kasım ayında ressam Kasugi nin katkılarıyla yayınlar. Ryu-Kyu-Kem-Po isimli bu kitapta karatenin anlamı, tekniklerin tanımı, pinan kataları ve 28 ayrı katanın açıklamaları yer alır. 1926 yılında Keio üniversitesinde karate dünyasının ilk resmi karate kulübünü kurdu. Japonya da1920 lerde başlayan karate çalışmaları, imparatorluk büyük bir gelişim içerisine ailesinin ilgisiyle sokulur. 1930 da güncel Shotokan ı en yüksek aşamaya çıkartacak olan ve içerisinde bir çok karate uzmanının yetişeceği tokushoku üniversitesi karate kulübü kuruldu. Funokoshi nin karate metodu bundan sonra (Shotokan) olarak anılacaktır.Bu akımla beraber SHİTO-RYU ve GOJU-RYU dojoları kurulurken, Funokoshi nin öğrencilerinden biri WADO-RYU dojosunu şekillendirmiştir ve böylelikle dünya karatesinin temel aldığı 4. Büyük karate ekolüde belirlenmişti.
Modern karatenin mimarı Gichin Funokoshi serbest yarışmaların karate-do ruhuna zarar vereceği düşüncesini taşıyordu. Funokoshi 26 nisan1957 de ölür. Ölümünden 3 ay sonra, 1957 haziranında Tokyo jimnastik merkezinde ilk kurallı karate- do yarışması yapıldı.

Karate-Do Nedir


Karate-Do Nedir
Kara -boş- demektir. Zen felsefesinde boşluk kavramının büyük bir önemi vardır. Te -el- demektir. Üstada göre kendo nasıl ki kılıcın yolu, kılıç dövüşünün sanatı ise, karate-do da aynı temel değerleri içeren bir mücadele sanatıdır.
Modern karatenin mimarı olan Funokoshi Gichin bu uzun ve zorlu çabaları sonunda başarılı olmuş ve bir etnik Japon dünya görüşü olan -DO- felsefesiyle karateyi bir bütün haline getirmiştir.Funokoshi' nin izinden gelen birçok okinawa' lı karate üstatları, kendi ekollerini oluşturmak için Tokyo, Osaka ve Kyoto şehirlerine gelmişlerdir.

KARATE NEDİR?





KARATE NEDİR?

Karate . Uzakdoğu ülkelerinde geliştirilmiş ve bütün dünyada yaygınlaşmış olan umumiyetle yumruk ve ayak vuruşlarından ibaret bir çeşit savunma, kültürfizik ve yarışma sporu. Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerde geliştirilen bu sporun sayısız ekolleri vardır. Herkesce sevilen karate, genç ihtiyar demeden kadın ve çocuklar tarafından da tatbik edilmektedir.

M.Ö. 2000-3000 yıllarında budist rahipleri tarafından geliştirilmiştir. O tarihlerde Budist tapınakları halkın adak ve hediyeler bırakması sebebiyle çok zengindi ve bu zenginlik de soygunculara hedef teşkil etmekteydi.

Budist inançlarına göre silah kullanmak ve hele canlı hayatına son vermek kesinlikle yasaktı. Bu sebeple rahipler soygunculardan kendilerini koruyabilmek için karateyi geliştirdiler ve her gün manastır avlularında dini ayin havasında çalışmalarını sürdürdüler. Günümüzde ise karate sportif gayeli olduğundan bir takım kurallarla sınırlandırılmıştır.

Karate bir kişinin silahsız olarak vücudunun tabii organları ile kendisini müdafaa etmesidir. Kesinlikle saldırı değil, savunma aracıdır. Savunma, spor ve vücut hakimiyeti ile birlikte karakterin olgunlaştırılmasıdır.

Karate bir sanattır ve en büyük gayesi galibiyet değildir; gerçek bir karate insanın ahlak ve karakterini olgunlaştırmayı hedef edinmiştir.

Aşağı yukarı 1600 yıllarında Çin ve Japonya ile daima iyi münasebette bulunmuş olan Okinawa Adasında “Okinawa-te” isminde bir dövüş sanatı doğar.

Okinawa-te’den bugünkü karateyi kuran kişi Gichin Funakoshi’dir. Kendisi bir Okinawalıdır. Meydana çıkarmak istediği dövüş sanatında yaptığı hamlelerde (1917 ve 1922) büyük başarı kazandı. Bu başarısından dolayı bu sanatı Japonya’da öğretebilmesi için kendisine izin verildi. 1900 yıllarında Okinawa-te yerine bu dövüş sanatına “karate” denilmiştir. Burada “kara” Çin anlamındadır. Yani tam tercümesi “Çin-eli” şeklinde olmaktadır.



Funakoshi, Japonya’da karateyi ilmi şekilde teşkilatlandırıyordu. Böylece karateyi tehlikesiz bir spor haline sokarak karate şampiyonaları düzenleme imkanı doğmuştu.Funakoshi, sanatının ismini sonradan “Çin-eli”nden “Boş-el”e çevirdi. Yazılış değişse de okunuş yine aynıdır. Yani Çin veya boş (veya silahsız) kelimelerinin Japonca okunuşları yine “kara”dır.

Karate Japonya’da büyük bir hızla gelişirken, Okinawa ve Çin’den başka karate hocaları Japonya’ya geldi. Bu sırada Japonya’da başka karate sistemleri de doğdu. Bunlar teknik açıdan birbirlerinden farklı ise de, öz ve esasta aynıdırlar. En tanınmışları şunlardır. Wado-Ryu, Goju-Ryu ve Shito-Ryu (Ryu, okul demektir). Gichin Funakoshi’nin kurduğu karatenin ismi Shotokan’dır.


Karate ve çeşitleri yalınayak ve özel üniformalı olarak çalışılır. Bele, dereceye göre çeşitli renklerde “kemer” bağlanır.

Karatede açık el, yumruk, ayak ve diz darbeleri görüldüğü gibi bu hareketler (blok) olarak da kullanılmaktadır.

“Öldürücü vuruşların” ve isimleri efsaneye karışmış bazı karatecilerin olağanüstü güce sahib oldukları söylenmektedir. Bu güçler arasında, mesela, küçük kuşların bir haykırış (kader bağırışı) ile öldürülmesi, vücudun belirli hassas ve gizli noktalarına hafifçe temas etmek suretiyle ölüme sebebiyet verme (ölüm dokunuşu) ve çıplak el darbesi ile düşmanın vücudunu bölerek halen çarpmakta olan yüreği sökme de yer almaktadır. Ancak bütün bu olağanüstü gibi gözüken olayları belgeleyici ve inandırıcı vesikalar bulunamamıştır.


Katalar (Dövüş şekilleri): Tek veya birçok hasıma karşı “hayali” bir savunmada, öğrenilen bütün tekniklerin bir plan dahilinde gösterilmesine kata denilmektedir.

Müsabakalar: Karate müsabakalarında umumiyetle darbeler hedefe 1 cm kadar bir mesafede durdurulur. Böylece bir veya birkaç sayı toplanır. Başlıca hedefler arasında baş, gözler, yüz, göğüs, karaciğer ve kasıklar bulunmaktadır. Zamanımızda batılı ülkelerde ortaya atılan “full contact” karate müsabakalarında, ayak ve kasıklarda koruyucu eldiven, tozluk ve süngerler bulunmaktadır.

Kemerler: Başlangıçta her kareteciye beyaz renk kemer verilir. Zamanla antrenman ve müsabakalarda tecrübe kazanan karateciler belirli imtihanlara tabi tutularak kemer atlarlar. Böylece kemerlerin rengi veya işaretleri değişir. Karatede en üst seviye, hocalık derecesi olan siyah kuşaktır. Bundan sonra “dan” denilen yükselmelere geçilir.


Karate-do 1960 yılından sonra dünyaya penceresini açmıştır. Fakat bugün en çok sporcusu bulunan sevilen bir spor haline gelmiştir.

1962’de, yurdumuza judonun girmesi ile beraber, karate de aynı kültürün ürünü olarak geçiş yaptı.

İlk çalışmalarına Hakkı Koşar’ın yanında başlayan Ahmet Doğaner, Ferhat Özsert, Atilla Çeliktürk, Hakan Alpay, Ali Koca ve Kempo sistemini yurdumuza getiren Enver Hancı gibi değerli hocalar büyük bir gayretle çalışarak kısa bir zamanda binlerce sporcu yetiştirerek bu spora en büyük hizmeti vermişlerdir.

KUNG:FU NEDİR?


KUNG:FU NEDİR?

Nefsine hakim olma,alçak gönüllülük,gelenek ve göreneklere uyma, doğruluk Kung-fu'nun temel taşlarıdır.Dini öğretim,felsefe, genel kültür,insan vücudunun ve vücut sistemlerinin bilinmesi ve tüm bunların yanı sıra muhtelif aletlerin silah olarak kullanılması ve geleneksel silahsız Chuan-Fa öğretimi, işte kung-fu tüm bu saydıklarımızın uygulamasıdır.Kung-fu sporcusu doğu ahlakını taşır.Kung-fu'nun mükemmel bir şekilde öğrenilmesi için öğrenci ile öğretmen arasnda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamalıdır.

Kung-fu yalnızca bir mücadele sanatı olarak düşünülmemelidir. Kung-fu'nun özünde toplumsal açıdan çok önemli bir öz şam felsefesi gizlidir.Gerekli eğitimini almış bir kung-fu'cu ancak gerçek bir tehlike durumunda fiziki reaksiyon gösterir ve bu reaksiyonda amaç saldırganı öldürmek ya da yok etmek değil aksine ona önemli derecede zarar vermeksizin onu etkisiz hale getirebilmek olmalıdır.Şunu belirtmekte yarar vardır ki,alçak gönüllü olmayan,kibirli,fesat, riyakar insanlar asla Kung-fu sanatını öğrenmeye ve öğretmeye muvaffak olamazlar.Zira Kung-fu ince ve asil bir ruh yapısı ister.

Yüzlerce Kung-fu stilinin kurucuları,kendilerine özgü dövüş biçimlerini oluştururken o günlerde bilinen insan iskeleti yapısından ve geleneksel tedavi yöntemlerinden de faydalanmışlardır.Çin'li uzmanlarca uygulanan tedavi yöntemlerden birisi de acının bedendeki sinirlere bastırılmak süratiyle durdurulmasıdır.yani acının dindirilmesidir ve buna tıp ilminde akupress denir.Bu uç basınç yöntemini çok iyi bilen Kung-fu ustaları basınç noktalarını ve canlı sinir bölgelerini bastırmak konusundaki bilgilerini savunma aracı olarak dövüş yöntemlerinde de uyulamaya başladılar.

Kung-fu da tatbik edilen hareketlerin hemen hepsi vahşi hayvanların hareketlerinde alınmıştır.Kung-fu'nun daha etkili bir dövüş sanatı olmasında başlıca rol oynayan hayvanlar;kuş,kartal,flamingo kuşu ve turna kuşu,maymun,kaplan,geyik,ayı,yılan,kedi ve benzeri hayvanlardır.

Kung-fu ustaları ormanlarda uzun süren gözlemler yapmışlardır, hayvanların kendi türleri ile olan mücadeleleri izlemişler ve onların vurucu teknikleri ile özelliklerini incelemişlerdir.

Bodhibharma'nın geliştirmiş olduğu 18 ahip egsersizi ve 24 kas oyunu yagınlaşmıştır.Kung-fu'nun yayılmasında etkin olan diğer bir usta ise Chang-San-Feng'dir.(13. ve 1. yüzyıl) Chang usta "Yumuşak el" Tai-Chi stilinin kurucusu olarak bilinmektedir.Bu usta Hupei eyaletindeki Wu-Tang dağında derin meditasyon içerisinde yaşamaktaydı.O burada Shaolin gölge boksu adını verdiği Wu-Tang Fai stilini geliştirmiştir.Daha sonra Tai-Ci-Chuan ortaya çıkmıştır.

Hayvanlar yüzyıllar boyunca Kung-fu ustalarına ilhan kaynağı olmuşlardır.Ve bu ustalar bir takım vahşi hayvanların özelliklerini kavrayarak bunları mücadele sanatları ile birleştirmiş ve böylelikle kendilerine özgü dövüş biçimleri doğal yır içerisinde gelişmiştir.bunları kısaca özetleyecek olursak:

Kaplan: Gücü ve hızı sayesinde ormandaki diğer vahşi hayvanlar karşısında üstünlük sağlar.

Kaplan itili kemikleri güçlendirir.

Turna kuşu: Kanat vuruşu ve gaga atması ile düşmanı yener.

Turna kuşu stili sinirleri güçlendirir.

Maymun: Diğer hayvanlardan korunmak için dikkati dağıtmak, şaşırtmak gibi yeteneklere sahiptir.

Maymun stili çevikliği ve esnekliği geliştirir.

Yılan: Durur uygun pozisyonu bekler ve fırsatını bulunca darbesini indirir, yani sokar.

Yılan sitili iç enerjiyi geliştirir.

Geyik: Sıçrayarak tekme atar ve böylelikle kendini savunur.

Ayı: Acı kuvveti ve tırnakları ile rakiplerini perişan eder.

Ayı stili vücudun direncini ve fiziksel gücünü arttırır.

Leopar stili kaplan özelliklerini taşır üretkenliği arttırır.

Peygamber devesi stili refleksleri geliştirir ve ani atakları da geliştirir. Sadece bu hayvanların değil, ormandaki tüm hayvanların (karıncadan kelebeğe) kendine has bir savunma mekanizması vardır. Onların bu hareketleri incelendi, denendi ve zamanla kung-fu nun temel hareketlerini oluşturdu.

Canlı basınç noktalarını incelemek, organik gücü kullanmak ve düzgün soluk alıp vermenin sağlık açısından faydası kung-fu eğitimini oluşturan parçalar idi. Tüm bu konulara eşit oranda önem verilmektedir. Bu yüzden değişik kung-fu stilleri ortaya çıkmıştır.

Hatta, bazı büyük ustaların düşmanlarına acısını sonradan hissettiren vuruşlar yaptığı rivayet edilir. Yani darbeyi alan kişi bir müddet sonra acı çekmeye başlardı. Günümüze kadar gelen bu söylentilerin gerçek yada gerçek dışı olduğunu kimse ispat edemez.

Klasik kung-fu günümüze kadar "öldüren dokunuş","çelik el" gibi öykülerle gelmiştir. Yani el çelik gibi olmalıydı ve bu güce erişebilmek için dövüşçünün bir çok deneyden geçmesi gerekiyordu. "ölüm vuruşu" veya "öldüren dokunuş" ise kung-fu ustasının bir parmak darbesiyle rakibini öldürebileceği inancı idi.

Kung-fu stillerinin her biri genelde bu hayvan stillerini bir yada bir kaçına dayanır. Her stilin ayrı bir özelliği olduğu için Çin de ustalar bu stillerin bir kaçını birden öğrenmeye çaba gösterirlerdi. Zira bu stillerden bir kaçını bilen artık ölümsüz yenilmez bir dövüşçü olarak kabul edilirdi.

İkinci Dünya Savaşından sonra Çin de koministlerin ve milliyetçilerin mücadelesi sırasında kung-fu ustalarının büyük bir kısmı Mao yönetimindeki Kızıl Çin de kalırken, bir kısmı da milliyetçilerin komutanı Maraşal Çan Kat Şek (chan Kai Şhek) ile Tayvan adasına (Milliyetçi Çin) yerleştiler.

editörden